Suç insanlık tarihi boyunca sıradan insanlar için önemli bir güvenlik sorunu olmuş ve suça mücadele genellikle devletlerin kendi sınırları dahilindeki yetki alanlarına düşen bir iç güvenlik meselesi olarak görülmüştür. Organize suç ise devletlerin ekonomilerini, rejimlerini ve siyasi kurumlarını hedef alan yapısıyla sadece ulusal güvenliğin değil uluslararası güvenliğin de gündemine yerleşen başlıca tehditler arasındadır. Küreselleşme ile sadece mallar ve hizmetler değil, kişilerin ve suç örgütü üyelerinin de dolaşımları serbestleşirken, organize suç da uluslararası bir mahiyet kazanmıştır. Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından oluşan güç boşluğu, başarısız/batık devletlerin sayıca artmaları, iletişim devrimi neticesinde internet kullanımının yaygınlaşması gibi pek çok faktör de suçun uluslararasılaşmasının arkasındaki gelişmelerdir. Bugün sınır aşan bir tehdit haline gelen organize suçlarla mücadele devletlerin tek başlarına başa çıkabileceği bir durum değildir ve uluslararası düzeyde ortak bir çaba gerektirmektedir.
Hiyerarşik bir yapılanma çerçevesinde ve büyük gruplarca düzenli olarak yürütülen yüksek ekonomik hacimli ve kapsamlı suç faaliyetlerine organize suçlar denir. Güvenlik literatüründe yer alan başlıca organize suç biçimleri uyuşturucu kaçakçılığı, silah kaçakçılığı, kara para aklama, insan kaçakçılığı, tütün ve alkollü maddeler ile ilaçlar ve elektronik ürünler başta olmak üzere çeşitli tüketici mallarının kaçakçılığı, siber-suçlar, yolsuzluk, rüşvet, sanat eserleri kaçakçılığı, kalpazanlık ve taklit ürün üretimi, ham petrol kaçakçılığı, organ kaçakçılığı, illegal ormancılık, madencilik, balıkçılık ile korsanlıktır. Dünya Bankası kaynakları 2018 itibariyle organize suç faaliyetlerinin 1,3 trilyon dolarlık bir hacme ulaştığını ve bu hacimle küresel gayri hasılanın %1,5’luk bölümünü oluşturduklarını bildirmektedir. Bu muazzam iş hacmi içerisinde en büyük pay, taklit ürünlerin üretimi ve kaçakçılığı ile uyuşturucu kaçakçılığı sektörlerine aittir.
Organize suçlar, faaliyeti yürüten aktörler, faaliyetin amacı ve faaliyetin verdiği zararlar ile diğer güvenlik tehditlerinden farklılaşmaktadır. Suç faaliyetleri terörizm gibi devlet dışı aktörlerden kaynaklanan tehditlerden ilk olarak yürütücüler eliyle farklılaşmaktadırlar. Öyle ki neredeyse tüm organize suç faaliyetleri hiyerarşik ve merkezi bir yapı içerisinde çeşitli aileler veya etnik gruplar tarafından yürütülmektedir. Organize suç faaliyetlerinin yegâne amacı ekonomik fayda yani kar etmek olup bu yönüyle de siyasi amaçlar üzerine kurulan terörizm gibi tehditlerden farklılaşmaktadır. Son olarak organize suçlar, geleneksel askeri tehditlerden farklı olarak devlet otoritesini ekonomik ve siyasi olarak zayıflatmayı ve bu sayede adalet başta olmak üzere devletin var olacağı alanlarda varlık göstererek vatandaşlar üzerinde tahakküm kurmayı amaçlarlar.
Organize suçlar bugün Transatlantik bölgesini hedef alan en önemli tehditler arasındadır. Avrupa Polis Teşkilatı’na göre Avrupa’daki başlıca organize suç faaliyetleri siber suçlar, uyuşturucu üretimi ve kaçakçılığı, göçmen kaçakçılığı finansal suçlar ve kara para aklama olarak bilinirken, COVID-19 küresel salgını ile organize suç faaliyetlerinde artış beklenmektedir. Öte yandan Transatlantik bölgesindeki organize suç kategorileri içinde uyuşturucu kaçakçılığı, küresel seviyede giderek artan talep nedeniyle suçlular için çok daha cazip hale gelmiştir. BM rakamlarına göre 15 ile 64 yaş arasındaki dünya nüfusunun yaklaşık %5’i düzenli biçimde uyuşturucu kullanmaktadır ve bu maddelere artan talep hem devletler hem de uluslararası örgütler açısından organize suçla mücadeleyi çok daha zor hale getirmektedir.
Organize suçların sınır aşan faaliyetleri bu suçlarla mücadelede sınır aşan hukuki girişimlerin ve operasyonel birimlerin oluşturulmasını sağlamıştır. Bu birimlerden en eskisi Uluslararası Polis Teşkilatı INTERPOL’dür. Bugün teşkilata üye 183 ülke arasında ulusal veri tabanları aracılığı ile bir bilgi havuzu oluşturan ve bu havuz üzerinden istihbarat paylaşımı görevini üstlenen INTERPOL aynı zamanda suçluların iadesi süreçlerini de hızlandırma görevi yapmaktadır. Benzer bir kuruluş 1999 yılında kurulan ve AB üyesi ülkeler ile ortaklık ilişkisi kurulan ülkelerin polis teşkilatları arasında işbirliğini sağlayan Avrupa Polis Teşkilatı EUROPOL’dür. EUROPOL organize suç ve terörizm konularında düzenli analizler ve raporlama yapmanın yanı sıra, ortak veri tabanı aracılığı ile istihbarat paylaşımı ve güvenlik birimlerinin operasyonel kabiliyetlerini geliştirme faaliyetlerinde bulunmaktadır.
Organize suçlarla mücadele BM bünyesinde de sürdürülmektedir ve bu konudaki uluslararası işbirliğinin hukuki ve operasyonel zemini bir dizi anlaşma ve kurum aracılığı ile oluşturulmuştur. 1997 yılında BM bünyesinde kurulan Uyuşturucu ve Suç Ofisi organize suçla mücadele için kurulan alt komisyonları ile bu konudaki en kapsamlı girişimlerin adresidir. Ofisin Avrupa’dan Orta Asya’ya, Latin Amerika’dan Uzak Doğu Asya’ya kadar çeşitli saha irtibat birimleri bulunmaktadır. Öte yandan ofisin bir başka önemli çalışması 2003 yılında yürürlüğe giren ve amacı üye devletler arasında organize suçlarla mücadele konusunda işbirliği ve koordinasyon sağlamak olan uluslararası bir anlaşmanın hazırlanması olmuştur. 2003 yılında yürürlüğe giren Sınıraşan Örgütlü Suçlara Dair BM Sözleşmesi bu suçlarla uluslararası platformda yürütülecek mücadelenin hukuki çerçevesini oluşturmaktadır. Organize suçlarla mücadele için hukuki ve operasyonel işbirliği çabaları sadece BM ile sınırlı kalmamış, Avrupa Konseyi, Karadeniz Ekonomik İşbirliği, ASEAN gibi pek çok örgüt bünyesinde organize suçla mücadele için pek çok anlaşma ve protokol hazırlanarak üye ülkeler arasında işbirliği zemini yaratılmıştır.
BM Uyuşturucu ve Suç Ofisi Direktörlüğü organize suçların aynı zamanda terörizm ve terör örgütleri ile de ilişkili olduğunu iddia etmektedir. Suriye İç Savaş sırasında organize suç örgütleri ve DAEŞ gibi terör örgütlerinin petrol kaçakçılığı, tarihi eser kaçakçılığı ve insan kaçakçılığı gibi suç alanlarında işbirliği yaptığını ortaya koyan direktörlük, bu alanlardan elde edilen kazancın terör örgütlerince yabancı savaşçı bulmak için kullandığını düşünmektedir. El Kaide’nin Arap Yarımadasındaki faaliyetleri ve Somali’deki El Şebab terör örgütü faaliyetlerinin de korsanlık ve bu alanlardan elde edilen gelirle doğrudan veya dolaylı bağlantıları bulunmaktadır.
Daha fazlası için:
Okuma Önerileri:
Roman: John Grisham, The Firm (1991)
Roman: Nicholas Pileggi, Wiseguy (1985)
Roman: Selwyn Raab, Five Families: The Rise, Decline, and Resurgence of America’s Most Powerful Mafia Empires (2005)
Doç.Dr. Şevket Ovalı, Lisans eğitimini Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde 1996 yılında tamamlamıştır. Yüksek lisans derecesini Hacettepe Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’ndan, doktora derecesini ise Dokuz Eylül Üniversitesi Kamu Yönetimi Anabilim Dalı’ndan alan Doç Dr. Ovalı, 2004’ten bu yana Dokuz Eylül Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Bir süre Hollanda Maastricht University College’da lisans ve lisansüstü dersler veren Ovalı’nın başlıca çalışma alanları, uluslararası güvenlik, Türk dış politikası, Türk-Yunan ilişkileri ve Türk-Amerikan ilişkileridir. Doç. Dr. Ovalı, 2010’dan beri Uluslararası İlişkiler Dergisi’nin editörü olarak görev yapmaktadır.