1990 yılında Paris’te imzalanan ve Temmuz 1992’de yürürlüğe giren Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Antlaşması (AKKA) (Treaty on Conventional Forces in Europe – CFE) NATO ve Varşova Paktı arasında imzalanmıştır. Antlaşma zırhlı muharebe araçları, muharebe tankları, savaş uçakları, toplar ve saldırı helikopterlerini içeren toplam beş konvansiyonel silah kategorisinde sayıca indirimi, karşılıklı bilgi paylaşımını ve her bir kategori için de anlaşmaya taraf olan ülkeleri bağlayacak sınırlamaları içermektedir. Antlaşma coğrafi olarak Avrupa’nın Atlantik kıyılarından başlayıp Sovyetler Birliği’nin Ural Dağları’na kadar olan bölümü kapsamaktadır. Antlaşmaya taraf olan ülkeler, anlaşmanın uygulanması ve belirlenen hedeflerine ulaşmasından sonra da güvenlik ve istikrarın temini için birlikte çalışmayı ve her türlü çabayı göstereceklerini taahhüt etmişlerdir.
Antlaşmanın 2. maddesi beş kategoride belirlenen silahların neler olduğunu açıkça ifade etmektedir. Anlaşmanın 3, 4, ve 5. bölümlerinde tarafların tabi olacağı sınırlamalar rakamlarla ifade edilirken ilerleyen bölümlerde de indirimlerin kapsamı ve nasıl yapılacağını açıklayan ifadeler bulunmaktadır. Antlaşmanın ek protokolleri, indirime tabi olacak silahların envanterini çıkarırken, imha veya görev dışı bırakma süreçlerinin nasıl yürütüleceğini ve devletlerin tabi olacakları usulleri açıklamaktadır. AKKA Antlaşması’nın her iki taraf için toplam olarak getirdiği rakamsal sınırlamalar, muharebe tankları için 40.000, zırhlı muharebe araçları için 60.000, toplar için 40.000, savaş uçakları için 13.600 ve taarruz helikopterleri için de 4000’dir. Deniz üzerindeki tüm donanma unsurları bu Antlaşma kapsamı dışında bırakılmıştır. Öte yandan, kuvvet indirimi sürecinde bahsi geçen askeri ekipmanın satılması yasaklanmış, yok edilmesi veya barışçıl amaçlarla kullanılabilecek hale getirilmesi karara bağlanmıştır. AKKA Antlaşması sadece rakamsal sınırlamalar üzerinde durmamış ve Antlaşmanın uygulanacağı birbirine geçen dört bölge belirlemiş ve bu sayede taraf ülkelerin kuvvet indirimleri neticesinde yapacakları kaydırmaların belli bir alanda toplanmasının önüne geçmek hedeflenmiştir.
Sovyetler Birliği’nin 1991 sonunda resmen dağılması ve sonrasında ortaya çıkan gelişmeler AKKA’nın yeniden gözden geçirilmesini gerektirmiştir. Eski Doğu Bloku ülkelerinin birer birer NATO’ya üyelik başvurmaları ve Birinci Çeçenistan Savaşı sırasında Rus Ordusu’nun verdiği kayıplar, Rusya’nın AKKA’nın değişen koşullara göre yeniden ele alınması yönündeki talepleriyle sonuçlanmıştır. Bu doğrultuda, 1996 yılında AKKA Anlaşması’nın kanat bölgeleri üzerinde düzenlemeler yapılarak Rusya’nın arttırım talepleri karşılanmıştır. Fakat yakın çevresinde yaşanan istikrasızlıklar ve silahlı çatışmaların yanı sıra NATO’nun coğrafi alanını genişletmeye başlaması, Rus tarafında konvansiyonel üstünlüğün yeniden tesis edilmesinin gerekliliğini göstermiştir. Rusya’nın şikâyet ve taleplerini dikkate alan NATO ülkeleri 1996 ile 1999 arasında AKKA’nın yenilenmesi görüşmelerini sürdürmüşlerdir.
1999’da Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) İstanbul Zirvesi sırasında AKKA’nın güncellenen versiyonu taraflarca imzalanmış ve Antlaşma Soğuk Savaş sonrası şartlarına uyarlanmıştır. Antlaşmaya getirilen en önemli yenilik, blok siyasetinin gerektirdiği ülke gruplarının ortadan kalkması ve her ülke için ulusal ve ülkesel kısıtlılıkların getirilmesidir. Antlaşmada ulusal kısıtlılıklar, o devletin belirlenen alanda bulundurabileceği ve Anlaşmaya tabi olan silah tavan sayısını belirlerken, ülkesel kısıtlılıklar da o ülkede bulunabilecek ittifak veya diğer ülkelere ait silahlara birlikte bulunabilecek toplam silah tavan sayısını ifade etmektedir. Yenilenmiş AKKA ile Antlaşmaya taraf devletlere askeri tatbikatlar veya geçici durumlar için ülkesel kısıtlılıkları belli oranlarda aşma imkânı verilmiştir ancak geçici durumun ne olduğu konusu muğlaktır.
Öte yandan İstanbul Zirvesi’nde NATO üyelerinin karşı çıktığı üç önemli konu bulunmaktaydı. Bunlar Rusya’nın kanat bölgelerinde belirlenen sınırların üzerinde sayılarda güç bulundurması, Rus Silahlı Kuvvetlerinin Gürcistan topraklarında Gürcü hükümetinin onayladığı rakamların üstündeki mevcudiyetleri ve Rusya’nın Moldova’daki askeri mevcudiyeti konularıydı. NATO bu konuda çok diretmiş ve Rusya İstanbul Zirvesi’ndeki taahhütlerine uyana kadar revize Antlaşmayı onaylamayacağını bildirmişti. Rusya’nın Gürcistan ve Moldova hükümetleriyle ülkedeki Rus kuvvetlerinin durumuna dair imzaladığı anlaşmalara uymamakta ısrar etmesi, AKKA’nın yenilenmiş versiyonunun uzunca bir süre sürüncemede kalmasına yol açmıştır. Rusya’nın ağırdan alması ve İstanbul taahhütlerine uymamasının sebepleri ise NATO’nun 1999 ve 2004 arasında genişleme sürecine devam etmesi, NATO ülkelerinin AKKA’nın yenilenmiş halini onaylamamaları, ABD’nin Romanya ve Bulgaristan’daki askeri mevcudiyeti ve ABD’nin Füze Kalkanı Savunma projesi çerçevesinde Polonya ve Çek Cumhuriyeti’ne ekstra unsurlar yerleştirmesi olarak sıralanabilir.
Vladimir Putin, ABD’nin Füze Kalkanı Projesi’nin Baltık’tan Kafkasya’ya kadar tüm bölgede istikrarsızlık kaynağına dönüştüğü uyarısında bulunurken Rusya’nın gerekirse AKKA’dan çekileceğini de ifade etmekteydi. Rusya’nın 2007’de ülke güvenliğini etkileyen ve acil önlemler alınmasını gerektiren olağanüstü koşulları gerekçe göstererek AKKA’yı askıya alması, zaten başından beri hassas bir zeminde yürütülmeye çalışan süreci tamamen bitirmiştir. ABD ise Füze Kalkanı Projesi ile AKKA’nın birbiriyle ilişkilendirilemeyeceği ve projenin İran ve Kuzey Kore tehditlerine karşı sürdürüldüğünü ifade etse de Rusya’yı ikna etmekte başarısız olmuştur. 2008 Rusya-Gürcistan Savaşı, 2009’a kadar devam eden İkinci Çeçen Savaşı gibi gelişmeler Rusya’nın özellikle Kafkasya’daki hassas durum sebebiyle AKKA’dan çekilmesine zemin hazırlamıştır. Mart 2015’te Rusya’nın Antlaşmadan tamamen çekildiğini açıklaması, NATO tarafından tepkiyle karşılanmış ve bu hadise yeni bir konvansiyonel silahlanma döneminin başlangıcı olmuştur.
AKKA’nın yenilenmiş hali bile bugünün jeopolitik gerçekleriyle ve gelişmekte olan konvansiyonel silah teknolojileriyle bağdaşmamaktaydı. Tüm aksayan taraflarına rağmen AKKA, Avrupa’daki silahsızlanma ve silahların yayılımını engelleme çabalarının konvansiyonel silahlarla ilgili alanındaki en kapsamlı ve en geniş katılımlı Antlaşma idi. Güvenlik analistleri Antlaşmanın çökmesinin Avrupa’da maliyetli ve yüksek riskli yeni bir silahlanma yarışını tetikleyebileceğinden endişe etmektedirler.
Okuma Önerileri:
Makale: Mark R. Wilcox, “Russia and the Treaty on Conventional Armed Forces in Europe (CFE Treaty)-A Paradigm Change?”, The Journal of Slavic Military Studies, Cilt 24, No 4, 2011, s. 567-581.
Makale: Randall Forsberg, Rob Leavitt ve Steve Lilly-Weber, “Conventional Forces Treaty Buries Cold War”, Bulletin of the Atomic Scientists, Cilt 47, No 1, 1991, s. 32-37.
Rapor: Salvaging the Conventional Armed Forces in Europe Treaty Regime: Options for Washington, Washington DC, Brookings, 2010.
Doç.Dr. Şevket Ovalı, Lisans eğitimini Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde 1996 yılında tamamlamıştır. Yüksek lisans derecesini Hacettepe Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’ndan, doktora derecesini ise Dokuz Eylül Üniversitesi Kamu Yönetimi Anabilim Dalı’ndan alan Doç Dr. Ovalı, 2004’ten bu yana Dokuz Eylül Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Bir süre Hollanda Maastricht University College’da lisans ve lisansüstü dersler veren Ovalı’nın başlıca çalışma alanları, uluslararası güvenlik, Türk dış politikası, Türk-Yunan ilişkileri ve Türk-Amerikan ilişkileridir. Doç. Dr. Ovalı, 2010’dan beri Uluslararası İlişkiler Dergisi’nin editörü olarak görev yapmaktadır.