AB, Aralık 1999’da hayata geçirilen AGSP (Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası) ile ortak bir güvenlik politikasını kurumsallaştırma ve işlerlik kazandırma yönünde önemli bir adım atmış, 11 Eylül 2001 terör saldırıları sonrasında da yakın gelecekteki güvenlik politikalarına kılavuzluk edecek bir güvenlik strateji belgesi hazırlama çabalarına hız vermiştir. ABD’nin Mart 2003’te Irak’a karşı başlattığı operasyon, AB içinde çeşitli bölünmelere yol açarken, Avrupa Güvenlik Stratejisinin (AGS) belirleyeceği stratejik hedefler, güvenlik politikaları alanında Birlikteki uyumun da test edileceği bir sınava dönüşmüştür. AGS, 2003’te dönemin AB Ortak Dış ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Javier Solana tarafından hazırlatılan ve aynı yıl Aralık ayında AB Konseyi tarafından kabul edilen bir strateji belgesidir. Belge ana hatlarıyla AB’nin o dönemde karşı karşıya olduğu tehdit ve riskleri tanımlayarak, Birlik için stratejik hedefler belirlemiş ve politika tavsiyelerinde bulunmuştur.
Üç ana bölümden oluşan AGS’de birinci bölüm küresel meydan okumalar ve tehdit analizlerinden oluşmaktadır. Bu bölümde ilk olarak küreselleşmenin fırsatlar kadar güvenlik risklerini de arttırdığı ve AB’nin bu riskler karşısında daha kırılgan hale geldiğinden bahsedilmektedir. Açlık, yoksulluk, salgın hastalıklar, başta su olmak üzere kıt kaynaklar üzerindeki rekabet ve enerji bağımlılığı AB’ye tehdit oluşturabilecek küresel ölçekli meydan okumalar olarak tanımlanmıştır. Tehditler ise Terörizm, Kitle İmha Silahlarının Yayılması, Bölgesel Çatışmalar, Başarısız / Çökmüş Devletler ve Organize Suç olarak sıralanmaktadır.
Terörizmin tüm dünya ölçeğinde ele alınması gereken en önemli tehditlerden biri olduğunu vurgulayan AGS’ye göre Avrupa kıtası teröristlerin öncelikli hedefleri arasındadır. 11 Eylül 2001 sonrasındaki terör saldırılarının doğrudan AB vatandaşları ve kurumlarını hedef alması olasılığı El-Kaide vb. terör örgütlerinin faaliyetlerini AGS’deki tehdit sıralamasında üst sıraya yerleştirmiştir. Kitle İmha Silahlarının yayılması başlığında ise Kuzey Kore ve İran gibi ülkelerin nükleer programları kadar terör örgütlerinin kimyasal ve biyolojik silahları kullanabilecekleri bir senaryo da AB’ye yönelik en ciddi tehdit olarak tanımlanmaktadır.
AGS, bölgesel çatışmaları da bir tehdit olarak ele alırken çatışma bölgelerinin AB’den ne kadar uzak olursa olsun terör örgütlerinin faaliyetlerini ve kontrolsüz göçü arttıracağını değerlendirmektedir. Başarısız devletler de benzer bir tehdit olarak sınıflandırılmış, Somali, Liberya ve Afganistan’daki çökmüş devlet yapılarının organize suç, terörizm ve kontrolsüz göçü tetikleyebileceğinin altı çizilmiştir. Tehdit sıralamasındaki bir başka konu başlığı ise organize suçtur. Başta Balkanlar olmak üzere AB çevresindeki organize suç örgütlerinin uyuşturucu, silah ve insan kaçakçılığı alanlarında sınır aşan faaliyetlerine dikkat çeken AGS belgesi, bu tehdidin AB’nin temel değerleri olan hukukun üstünlüğü ve sosyal düzeni tehdit ettiğine dikkat çekmektedir.
AGS’nin ikinci bölümü stratejik hedeflere ayrılmıştır. Belgede AB’nin etkin bir güvenlik politikası için küresel ölçekte düşünüp yerel ölçekte hareket etmesi savunulmuş ve bu bağlamda üç stratejik hedef belirlenmiştir. Bunlardan ilki tehditlerle mücadele olup önce AB’nin bu konuda attığı somut adımlara yer verilmiştir. 11 Eylül saldırıları sonrasında Avrupa Tutuklama Emrinin (European Arrest Warrant) kabul edilmesi, terörizmin finansmanının engellenmesine yönelik düzenlemelerin yapılması, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansının kuvvetlendirilmesine yönelik kararların alınması, Balkanlar’da iyi yönetişim ve demokrasinin teşvik edilmesi yoluyla başta organize suçla mücadele gibi alanlarda ilerleme sağlanması bu adımların başlıcalarıdır. AGS pek çok tehdidin sadece askeri boyutta kalmayıp ekonomik ve sosyal boyutları da olduğundan hareketle tehditleri bertaraf edebilmek için askeri olmayan araçları da (ekonomik yardımlar, demokrasinin teşviki vb.) kullanmanın şart olduğuna vurgu yapmaktadır. Stratejik hedeflerin ikincisi, AB’nin kendisini çevreleyen geniş bir çevrede barış, güvenlik ve istikrara katkı sağlamasıdır. AGS’de AB’yi çevreleyen alanlar Ortadoğu, Güney Kafkasya, Akdeniz ve Balkanlar olarak sıralanırken, bu bölgelerde kökleşmiş, dondurulmuş veya ötelenmiş sorunların çözümüne yapılacak her türlü katkının AB bölgesinin güvenliğine de katkı sağlayacağı ifade edilmektedir. Üçüncü stratejik hedef ise etkili çok taraflılığa dayanan uluslararası bir düzenin inşa edilmesidir. AGS belgesi bu düzenin temelini uluslararası hukukun oluşturması gerektiğini ve uluslararası/bölgesel örgütlerle işbirliğinin şart olduğunu belirtmektedir. Bu bağlamda başta NATO olmak üzere tüm örgütlerle işbirliğinin önemine dikkat çekilmiştir.
AGS’nin son bölümü AB üyesi ülkelere yönelik politika tavsiyelerini içermektedir. Bu tavsiyelerden ilki AB’nin operasyonel kabiliyetlerinin arttırılmasıdır. AB’nin ilerleyen yıllarda aynı anda birden fazla askeri ve sivil operasyonu yürütebilecek kapasite ve kabiliyetlere sahip olmasının gerektiği dile getirilirken devletlerden bu yapılanma için bütçe ayırmaları istenmektedir. AGS ayrıca kriz yönetimi, çatışmayı önleme ve önleyici angajman gibi araçların daha etkin kullanımını önermekte ve çatışmalar gerçekleşmeden yapılacak müdahalelerin daha büyük krizleri önleyeceğini belirtmektedir. Bir diğer tavsiye ise savunma ve güvenlik alanında Birlik içindeki uyumun arttırılmasıdır. Birlik içinde sağlanacak uyumun birlik dışındaki ülke ve örgütlerle yapılacak işbirliklerinde de kendini göstereceği ve etkinliği arttıracağı düşünülmektedir. AGS’nin politika tavsiyelerinde ayrıca stratejik ortaklıkların arttırılması ve mevcut ortaklıkların kuvvetlendirilmesi önerilmiş çok taraflı eylemlerin barış ve güvenliğe katkısına vurgu yapılmıştır.
AGS, Soğuk Savaş sonrasında AB’nin kısa-orta ve uzun erimli savunma ve güvenlik politikalarına dair belki de ilk ve en kapsayıcı belgedir. 2009’da tekrar gözden geçirilen belge, 2016’da yerini AB Küresel Strateji Belgesine bırakmıştır. Gerek ismi gerekse çizdiği çerçeve ile ABD’nin Ulusal Güvenlik Stratejisi belgeleri ile de kıyaslanan AGS, güvenliği geniş bir perspektiften ele almasının yanı sıra güvenliğin sağlanmasında çok taraflılığa, uluslararası hukuka ve askeri olmayan araçlara yaptığı vurgu ile de AB güvenlik mimarisinin en önemli yapı taşlarından biri olmuştur.
Daha fazlası için;
Okuma önerileri:
- Kitap: Sven Biscop, The European Security Strategy, Routledge, London, 2005.
- Makale: Felix Sebastian Berenskoetter, “Mapping the Mind Gap: A Comparison of US and European Security Strategies”, Security Dialogue, Cilt 36, No 1, 2005, s. 71-92.
- Makale: Gerrard Quille, “The European Security Strategy: a framework for EU security interests?”, International Peacekeeping, Cilt 11, No 3, 2004, s. 422-438.
- Makale: Nathalie Tocci, “From the European Security Strategy to the EU Global Strategy: Explaining the Journey”, International Politics, Cilt 54, 2017, s. 487–502.
- Makale: Simon Duke, “The European Security Strategy in a Comparative Framework: Does it Make for Secure Alliances in a Better World?”, European Foreign Affairs Review, Cilt 9, No 4, 2004, s. 459-481.