Militarizm, yalnızca askeri kapasitenin dikkate alındığı ve sorunların askeri yöntemlerle çözülmesi gerektiğini savunan bir anlayıştır. Geleneksel güvenlik perspektifini temel alan militarist anlayış, devletin siyasi ve ekonomik çıkarlarının askeri yöntemlerle korunması üzerine kuruludur. Dolayısıyla saldırı/savunma, şiddet ve askeri müdahaleleri ön plana çıkarmaktadır. Militarizm ve toplumsal cinsiyet güvenliği arasındaki ilişki ters orantılıdır. Militarizmin etkili olduğu toplumlarda ve dönemlerde, toplumsal cinsiyet güvenliği zayıflamakta ve toplumsal cinsiyet temelli şiddet türü yaygınlaşmaktadır. Aynı zamanda militarizm, mevcut ataerkil toplumsal düzeni beslemekte ve kadının toplumdaki konumunu zedeleyerek toplumsal cinsiyet eşitliğini olumsuz yönde etkilemektedir.
Militarizmi, toplumsal cinsiyet bağlamında ele alan çalışmalar özellikle 1980’lerden itibaren ön plana çıkmıştır. Cynthia Enloe ve Cynthia Cockburn gibi feminist araştırmacıların çalışmaları, savaşların ve militarist yapıların toplumsal cinsiyet perspektifinden incelenmesinin ilk örnekleridir. Feminist perspektife göre militarizm ile toplumda yerleşik ataerkillik yakından ilişkilidir. Militarizmin temelleri ataerkillikte bulunmaktadır ve birbirini pekiştirerek meşrulaştırmaktadırlar. Ataerkil normlar erkekleri bağımsız, fiziksel olarak güçlü, savaşçı ve rekabetçi olarak görür ve gösterir. Kadınları ise bağımlı, savunmasız ve edilgen olarak görür. Bu anlayıştan temellenen militarizm, erkekleri belli hedefler doğrultusunda şiddet kullanabilen, kadınları ise korunmaya muhtaç ve şiddet mağduru olarak kurgular. Bu anlamda militarizm ve toplumsal cinsiyet arasındaki ilişki ideolojik olmaktan öte kültüreldir. Zira militarizm mevcut toplumsal ve kültürel kodların üzerine temellenir. Militarist sistemde erkekler koruyucu rolünü üstlenirken kadınlar erkeklere tabi ve hizmet eden kişiler olarak görülür. Bu anlayışta devlet güvenliği önceliklendirilirken insani güvenlik özelinde toplumsal cinsiyet güvenliği önemini yitirir.
Öte yandan, savaş dönemlerinde ön plana çıkan siyasi şiddet ve toplumsal cinsiyet temelli şiddet arasındaki ilişkiye baktığımızda da militarizmin güçlendiği dönemlerde toplumsal cinsiyet temelli şiddetin daha yaygın olarak karşımıza çıktığını görürüz. Zira savaş dönemlerinde erkeklerin savaşa katılmasıyla kadınlar barış dönemlerine kıyasla daha savunmasız kalmaktadır. Dolayısıyla savaş dönemleri toplumları tecavüz gibi cinsiyet temelli şiddet türlerine daha açık hale getirmektedir. Bu arada militarizm de cinsiyet temelli şiddeti normalleştirmekte ve yaygınlaştırmaktadır.
Feminist perspektife göre militarizm kadınların hem kamusal hem ev içi hayatını etkilemektedir. Ataerkil normların güçlenmesiyle, kadınların ev içinde şiddet ve ayrımcılığa maruz kalma olasılıkları artmaktadır. Militarizm ise kadınların toplumsal rol normlarını dönüştürerek bu sürece katkı vermektedir. Militarizm ideolojik olarak temelde kadınları annelik rolü üzerinden tanımlayarak, kadınları ‘savaşmak için erkek evlat yetiştiren bireyler’ olarak kurgulamaktadır. Ayrıca, militarizmin artan askeri harcamaları destekleyerek eğitim ve sağlık gibi sivil ihtiyaçların karşılanmasını engellemekte, bu da sosyal harcamalara daha bağımlı olan kadın ve çocukları orantısız şekilde olumsuz etkilemektedir.
Uluslararası alanda militarizm, savaş ve toplumsal cinsiyet arasındaki ilişkinin uluslararası kurumlar tarafından ele alınmaya başlaması 2000’li yılların başında gerçekleşmiştir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 2000 yılında aldığı 1325 sayılı ‘Kadın, Barış ve Güvenlik Gündemi’ başlıklı karar kadınların savaş süreçlerindeki konumunu açık şekilde ele alan ilk uluslararası belgedir. BMGK 1325 kadınların savaş süreçlerinden farklı şekillerde etkilendiği üzerinde durarak, kadınların çatışma çözümü ve barış süreçlerine aktif katılımlarının önemini vurgulamıştır. Karara göre kadınlar, savaş dönemlerinde tecavüz gibi cinsel şiddet türlerine maruz kalmakta ve savaş süreçlerinden orantısız şekilde olumsuz etkilenmektedir. Aynı zamanda, kadınların çatışma çözümü süreçlerinde aktif rol almaları, hem savaş sonrası toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması hem de kalıcı toplumsal barışın oluşması için temel unsur olarak görülmektedir.
Yine de BMGK 1325 toplumsal cinsiyet perspektifi bağlamında eleştirilmiştir. Bu eleştiriler, BMGK 1325’in insani güvenliğin konvansiyonel anlayışından yola çıktığına, diğer bir deyişle insani güvenliğin sağlanmasında devletin rolünün altının çizildiğine odaklanmıştır. BMGK 1325’e yöneltilen diğer eleştiri ise kararın, savaşların önlenmesine yönelik herhangi bir beyanda bulunmamasıdır. Karar, kadınların şiddetten korunması ile çatışma çözümü ve barış süreçlerine aktif katılımını öngörmekte, fakat önleyici adımların atılması ile ilgili bir irade göstermemektedir. Bu şekilde, savaşların kaçınılmaz olduğu varsayımına dayanarak, kadınların korunması ve savaş sonrası karar alma süreçlerinde yer alması çağrısını yapmaktadır. BMGK 1325 kararı aynı zamanda patriarkal düzene karşı çıkmamakla da suçlanmıştır. Kararın, militarizmi eleştirmediği, aksine militarist mantığı temel alarak kadınların güvenliğini tartıştığı, bir başka eleştiri konusudur. Zira BMGK 1325 kadınların savaş dönemlerinde korunması gerektiğini vurgulamaktadır. Dolayısıyla, kadınları mağdur olarak değerlendirdiği, kadınların militarist yapı ve kişilerden (erkek) korunması gerektiği ve koruma eyleminin yine militarist yapı (devlet) ve kişiler (erkekler) tarafından gerçekleşmesi beklendiği fikrinin altını çizmektedir. Son olarak, kadınların çatışma çözümü ve barış süreçlerinde ulusal, bölgesel ve uluslararası karar alma aşamalarında etkin rol almalarını öngörürken, BMGK 1325’in bunu kadınların askeri sektörlerde temsilinin başka alanlara kıyasla (örneğin siyaset alanı gibi) orantısız olarak güçlenmesini destekleyebildiği için de eleştirilmektedir.
Öte yandan, kadınların hem barış dönemlerinde hem de savaş sonrası dönemlerde siyasi karar alma mekanizmalarına katılımı toplumsal cinsiyet temelli güvenlik anlayışının gelişmesi için temel bir unsur olarak görülmektedir. BMGK 1325’in iddia ettiği üzere, kadınların karar alma süreçlerine katılımı, toplumsal cinsiyet eşitliği, sosyal adalet ve insan haklarının güçlenmesi için elzemdir. BMGK 1325 özellikle kadınların barış müzakeresi süreçlerine karar alıcı olarak katılımının altını çizmektedir. Dünyada kadınların özellikle çatışma çözümü süreçlerinde karar alma aşamalarına katılımı henüz gerektiği seviyelerde değildir. Çalışmalar, kadınların barış süreçlerinde temsil oranının düşük olduğunu ve bu süreçlere katılımlarının gözlemci statüsü seviyelerinde, sınırlı şekilde gerçekleştiğini göstermektedir. BMGK 1325’in istenilen etkiyi yaratamamasına rağmen, militarist anlayışın hâkim olduğu savaş dönemlerinden, kadınların etkilenme durumunu, ihtiyaçlarını ve toplumsal cinsiyet güvenliğinin sağlanması için atılması gereken adımları uluslararası arenada görünür kılması açısından önemli bir karar olarak görülmektedir.
Kadınların militarizm karşıtı duruşu toplumsal cinsiyet temelli güvenliğin güçlendirilmesi için temel bir unsur olarak görülmektedir. Fakat kadınların savaş süreçleriyle ilişkisi çok yönlü ve karmaşıktır. Öncelikle kadınların genelde savaşlardan en fazla etkilenen kesimlerin başında gelmesi ve savaş sürecinde ve sonrasında cinsiyet temelli şiddete maruz kalması söz konusudur. Buna ek olarak, kadınların sadece mağdur olarak gösterilmesi onları pasif bir konumda göstermektedir ve bununla bağlantılı olarak çatışma çözümü süreçlerinde söz sahibi olamamalarına yol açmaktadır. Bu nedenle tarihsel olarak kadınlar savaş ve militarizm karşıtı akımların öncüleri olmuştur ve aktivizm alanında önemli kazanımlar elde etmişlerdir. Bu çerçevede militarizm ve toplumsal cinsiyet çalışmaları, dönüşerek militarist erkeklik ve kadınlık odağının ötesine geçmiş, şiddeti mümkün kılan toplumsal ve tarihsel yapıları incelemeye yönelmiştir. Buna ek olarak, toplumsal cinsiyetin etnik kimlik, ırk, cinsiyet kimliği gibi farklı kimlikler ile kesişimini ele alarak genişlemiştir. Günümüzde militarizm ve toplumsal cinsiyet güvenliği bu farklı bakış açılarını da kapsayarak geleneksel güvenlik anlayışının genişlemesine ve çok yönlü olarak ele alınmasına olanak sağlamaktadır.
Okuma önerileri
Kitap: Altınay, Ayşe Gül, The Myth of the Military-Nation: Militarism, Gender and Education in Turkey, Lonra, Palgrave MacMillan, 2004.
Kitap: Enloe, Cynthia, Maneuvres: The International Politics of Militarizing Women’s Lives, Londra, University of California Press, 2000.
Kitap: Naraghi Anderlini, Sanem, Women at the Peace Table: Making A Difference, New York, United Nations Development Fund for Women, 2000.
Makale: Cockburn, Cynthia, “War and Security, Women and Gender: An Overview of the Issues”, Gender & Development, Cilt 21, No 3, 2013:433-452.
İzleme önerileri
Film: Fahrenheit 9/11, 2004, Michael Moore, IFC Films
Film: Libertarias,1996, Vicente Aranda, Sdad Films
Film: Beynelmilel, 2006, Sırrı Süreyya Önder ve Muharrem Gülmez, BKM Yapım