Secopedia

Ders 03. Göç ve Güvenlik

Bu İçeriği Paylaşın

Dünyanın farklı bölgelerinde ve farklı türlerde meydana gelen sınır aşan insan hareketliliklerinin gittikçe artan hacmi ve doğurduğu sonuçlar, göç olgusunu günümüzün önemli güvenlik sorunlarından biri haline getirmiştir. Göç kavramı güvenlik çalışmalarında göç hareketlerinin nedenleri ve yarattığı sonuçlar açısından farklı şekillerde ele alınmaktadır ve ilgili literatür son yıllarda genişlemiş ve çeşitlenmiştir. Bu derste genel olarak göç olgusunun güvenlik çalışmalarında farklı ele alınış şekilleri üzerinde duracağız.

İlgili literatürde göç, farklı türlerdeki insan hareketliliklerini kapsayacak şekilde kullanılmaktadır. Yukarıdaki videoda da belirtildiği gibi sığınmacı, mülteci ve göçmen kavramları farklı göç nedenlerine işaret eder ve nedenleri ile sonuçları açısından çeşitlilik gösterir. Temelde göç ve göçmenlik ekonomik, sosyal veya siyasal olarak farklı nedenlerden dolayı gerçekleşebilir. Fakat güvenlik ve göç ilişkisini tartışırken bu hareketliliklerin neden ve sonuçlarına daha ziyade güvenlik perspektifinden bakmamız gerekmektedir. Göç hareketlerine neden olan güvenlik konularına baktığımızda ise günümüzdeki büyük çaplı göç olaylarının büyük çoğunluğunun farklı savaş ortamları nedeniyle meydana geldiğini görmekteyiz. Bunun yakın dönemdeki en belirgin örneğini, Suriye İç Savaşının neden olduğu milyonlarca Suriyelinin farklı coğrafyalara doğru gerçekleştirdiği göç hareketliliği ve sonuçlarında gözlemleyebiliriz.

Savaş, doğası gereği, temel insani ve yaşam haklarını ihlal eden bir süreç olduğu için gerek devletler arası gerek iç savaşlarda yaşam hakkı ya da temel gereksinimlere erişememe durumunun ortaya çıkması göçleri tetikleyen önemli bir unsurdur. Zaten göç de doğası gereği bir güvensizlik ortamı nedeniyle ortaya çıkar ve belli bir coğrafyadaki çatışma ortamından kurtulmayı amaçlayan insanların bölgeyi terk etme isteği ile meydana gelir. Özellikle iç savaş ortamlarında toplumun belirli kesimlerinin hedef alınması ve/veya içerideki güç dengesi nedeniyle kaynakların kontrolünün belirli aktörlerin elinde olası veya eline geçmesi nedeniyle bu ülkelerden önemli miktarda sınır aşan zorunlu göç olmaktadır.

Göçün yarattığı sorunlar bağlamında güvenlik ile ilişkisini tartışırken, yoğun sınır aşan insan hareketliliklerinin ortaya çıkarttığı varsayılan farklı güvenlik sorunlarına değinmemiz gerekir. Devlet merkezli geleneksel güvenlik çalışmalarında bir ülkeden başka bir ülkeye doğru meydana gelen göç olayları alıcı (recipient) ülkeler açısından bir ulusal güvenlik sorunu olarak tanımlanabilmektedir. Özellikle yoğun göç olaylarının alıcı ülkedeki toplumsal dokuyu değiştirme sonucunu doğurması veya bunun olabileceğinin algılanması halinde, devletler bu gelişmeyi toplumsal bütünlüklerine, dolayısıyla da kurumsal bütünlüklerini bir tehdit olarak tanımlayabilmektedirler. Özellikle büyük çaptaki göç olayları sonucunda ortaya çıkan ekonomik, barınma, sağlık alanlarındaki destek ihtiyacı ve sıkıntılar, devletlerin bu yeni yükü kaldırma kapasitesinin olmayışı ile birleştiğinde bütünlüğü bozucu etkide bulunabilmektedir. Bu da çeşitli örneklerde devletin vatandaşlarına yönelik temel sorumluluklarını yerine getirememesine neden olabilmektedir. Örneğin bugün Türkiye’de yakın dönemde ülkeye yönelmiş olan uluslararası göç kaynaklı yapısal sorunlar devletin sürdürülebilmesi açısından yoğun tartışma konusu olmaktadır. Eğitim ve sağlık gibi temel sosyal devlet desteklerine getirilen ek yükler devlet kapasitesini zorlamakta, yoğun göç olaylarının güvensizlik kaynağı olarak tanımlanmasına neden olmaktadır.

Göç ile güvenlik ilişkisinin bu yönü güvenlikleştirme literatürü tarafından ele alınan bir konudur. Göç, “devletin bütünlüğüne yönelik tehdit” olarak resmi söylemin parçası haline getirildiğinde, ilgili sürecin olağandışı politikalarla yönetilmesinin de önü açılmaktadır. Sert sınır güvenliği uygulamaları, müdahaleci izleme politikaları, zorla geri gönderme, kamplarda yoğun gözetim gibi göçmenlere yönelik önlemler bu güvenlikleştirmenin sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Çeşitli örneklerde bu tür gelişmelerin göçmenleri potansiyel terörist veya radikal unsurlar olarak tanımlaması da göç olaylarının arka planında yatan insan hakları ihlallerinin çözümünü zorlaştırmaktadır.

Güvenlikleştirme yaklaşımına göre sadece söylem oluşturmak yeterli değildir. Güvenlikleştirici aktörler söylemi kabul edecek bir kitleye de ihtiyaç duyarlar. Bu da çoğu örnekte toplumu ifade eder. Dolayısıyla, bir konunun güvenlik konusu olarak inşa edilebilmesi için halkın ikna edilmesi olmazsa olmazdır. Bu tür güvenlikleştirme pratiklerinde de medya gibi kamuoyuna kitlesel erişim unsurları önemli rol oynar. Bu çerçevede siyasetçiler sıklıkla ilgili konunun ne kadar korkunç bir tehdit olduğu konusunda kendi toplumlarını, diğer bir ifadeyle, seçmen kitlelerini ikna etmeye çalışırlar. Göç bağlamında düşünüldüğünde, ülkeye gelen mültecilerin ya da bazen tüm göçmenlerin, farklı şekillerde ilgili ülkenin yapısına ve kurumlarına zarar verdiklerinin iddia edildiği ve bu nedenle yasal haklarını kullanmaların engellenebildiği, hatta bazen askeri önlemlerle engeller oluşturulduğu görülebilmektedir.

Toplumsal güvenlik konusunda daha detaylı tartışacağımız gibi Kopenhag Okulu göç olgusunu devletin ötesinde toplumların güvenliğini olumsuz etkileyen bir unsur olarak ele almıştır. Daha çok kimlik güvenliği üzerinden değerlendirilen göç olayları, göçmenlerin alıcı ülkenin toplumsal bütünlüğüne yönelik bir tehdit unsuru haline gelmesi durumuna odaklanır. Buna göre “öteki” olarak tanımlanan göçmenler, toplumsal kimlik gruplarının kendilerini yaşatma aracı olarak gördükleri kültürel unsurlarına yönelik tehditler olarak algılanırlar. Bu tür toplumsal güvensizlik ortamlarında göçmen gruplara yönelik olumsuz görüşler zamanla toplum içerisinde baskın haline gelir ve bir kutuplaşma durumu ortaya çıkar. Göçmenlerin alıcı ülkelerdeki baskın kültüre asimile ol(a)maması veya bu sürecin uzun sürmesi de toplumsal gerginliği artırıcı unsur olarak rol oynar.

Akademik incelemelerde göçün nedenleri sadece çatışma ortamları ile ilişkilendirilmemiş, farklı güvenlik sorunlarından dolayı meydana gelen göç olayları da güvenlik çalışmalarında yer bulmuştur. Örneğin çevresel güvenlik sorunları nedeniyle toplumların yaşam alanlarının zarara uğraması sonucu varlıklarını sürdürmede sıkıntı yaşayan grupların da zorunlu göç durumuyla karşı karşıya kaldıklarını görebilmekteyiz. Benzer şekilde, sadece savaş ortamlarında meydana gelmeyen ekonomik güvensizlikler de özellikle Afrika kıtasından meydana gelen göç hareketlerinin temel nedenlerinden biri sayılmaktadır. Nitekim, küresel ekonomik eşitsizlik ve bundan doğan bölgesel ekonomik sorunlar nedeniyle gelişmiş ülkeler bu coğrafyalardan yoğun göç alır hale gelmiştir. Aynı şekilde baskıcı siyasi ortamlarda özellikle toplumlardaki belirli gruplara yönelik politikalar göç nedeni olarak görülebilmektedir.

Bugün göç, pek çok ülkede aşırı sağ ve popülist söylemin önemli bir gündemi haline gelmiştir. Göçmenlere yönelik dışlayıcı hatta zaman zaman düşmanca söylemler bu tür siyasi gruplarca ve hitap ettikleri kitleler tarafından benimsenmiştir. Demirtaş bunu bir çelişki olarak tanımlamaktadır. Özellikle Avrupa’daki iş gücü yetersizliği nedeniyle dış göçe ihtiyaç duyan ülkelerde bu tür söylemlerin yine de yoğunluk kazanması ve karşılık bulması kimliksel ve kültürel ayrımcılığın işareti olarak görülmektedir.

Bu derste bahsettiğimiz göçün farklı nedenleri ve sonuçlarının güvenlik ile ilişkisini göz önünde bulundurduğumuzda aradaki ilişkinin kuvvetli olduğu görülmektedir. Yine de, güvenlik alanında son yıllarda yapılan çalışmalar göç gibi insani bir olayın güvenlikleştirilmesi ile bunun sonuçlarının bir güvenlik meselesi olarak ele alınmasının, göçün insani yönünün göz ardı edilmesine neden olduğu da ileri sürülmektedir. Bu çerçevede, özellikle güvenlikleştirmenin temelinde yatan tehditleri azaltmak için aşırı önlem alma eğiliminin uluslararası düzlemde göçün temel nedenlerini çözme konusunda yeterli adım atılmamasına da neden olduğu belirtilmektedir. Bu çerçevede göçün güvensizliğin nedeni olarak değil, esas itibariyle sonucu olarak ele alınması gerektiği temelde güvenlik-dışılaştırma üzerine yapılan çalışmalarda sıkça dile getirilmektedir.

Ek Okumalar

  • Canan-Sokullu, Ebru, “Mülteciler ve Güvenlik”, Güvenlik Yazıları Serisi, No.30, Ekim 2019.
  • Demirtaş, Birgül, “Mülteciler ve Güvenlikleştirme”, Güvenlik Yazıları Serisi, No.8, Eylül 2019.
  • Mandacı, Nazif ve Gökay Özerim, “Uluslararası Göçlerin Bir Güvenlik Konusuna Dönüşümü: Avrupa’da Radikal Sağ Partiler ve Göçün Güvenlikleştirilmesi”, Uluslararası İlişkiler, Cilt 10, Sayı 39 (Güz 2013), s. 105-130.

Tartışma Soruları

  • Göçün güvenlikleştirilmesinin olası sonuçları nelerdir?
  • Göç nedenleri ve sonuçları açısından güvenlik çalışmalarında nasıl ele alınmaktadır?
  • Devlet merkezli ve toplum merkezli güvenlik çalışmalarında göç nasıl ele alınmaktadır?
  • Göç ve güvenlik ilişkisi üzerine yapılan çalışmalara yönelik eleştiriler nelerdir?
Bu İçeriği Paylaşın

Ders İçeriği

2024 © Global Academy. Tüm hakları saklıdır. Secopedia’da yayımlanan çalışmalarda ifade edilen görüşler yalnızca katkı verenlere aittir ve portal editörleri, yayın kurulu, Global Academy veya UİK tarafından onaylandığı anlamına gelmez.
© Global Academy. All rights reserved. Opinions expressed in works published by Secopedia belong to the contributors and do not imply endorsement by the Global Academy, IRCT, Editorial Board, or the Editors.
2024 © Global Academy. Tüm hakları saklıdır. Designed and developed by brain.work