Secopedia

Ders 05. Global Jeostrateji

Bu İçeriği Paylaşın

Birinci derste ele alındığı üzere devletler güç hiyerarşisindeki konumlarına uygun olan jeostratejiler belirlerler. Bu bağlamda büyük güçler kendilerine küresel jeopolitik çıkarlar belirleyerek, bu çıkarlara dayalı jeostratejilerini formüle ederler. Bu durumda öncelikle küresel bir gücün nasıl tanımlandığı ya da hangi kriterlere göre küresel kategorisine dahil olunduğu konusu ele alınmalıdır.

Küresel güç, güçlerini küresel ölçekte kullanabilen ve kendi jeopolitik çıkarları lehine küresel siyaseti etkileyebilen devletler olarak tanımlanmıştı. Küresel güç olmak için belirli ölçütler söz konusudur. Bu ölçütler ise ulusal güç unsurlarıyla ilişkilidir. Diğer bir ifadeyle, küresel güç olmak için buna uygun bir güç kapasitesine sahip olmak gerekir. Ulusal gücün unsurları genel olarak coğrafya, doğal kaynaklar ve nüfustan oluşan doğal unsurlar; askeri, ekonomik ve endüstriyel kapasite ile teknolojik kapasiteden oluşan materyal unsurlar; hükümetin türü, liderlik ve diplomasinin kalitesinden oluşan siyasi unsurlar; ulusal moral, ulusal karakter, sosyal yapı ve sosyal bütünlükten oluşan sosyal unsurlar ile uluslararası prestij, dış destek, uluslararası stratejik konum ve istihbarat gibi dışsal unsurlardan oluşmaktadır. Doğaldır ki ulusal güç kapasitesi söz konusu ulusal güç unsurlarından ne kadar fazlasına sahipse uluslararası güç hiyerarşisindeki yeri de o derece yukarıda olacaktır.

Bu kapsamda küresel güç olmak için daha spesifik tanımlanmış ölçütler şu şekilde sıralanabilir. İlk olarak doğal unsurlar açısından, avantajlı jeopolitik konum, eğitimli ve genç nüfus ile sağlam bir demografik yapı, kendine yetebilen enerji ve stratejik hammaddeye sahip olunması ya da bunlara sınırsız erişim sayılmalıdır. Yine güçlü bir savunma sanayisi alt yapısı ile nükleer caydırıcı yeteneğe sahip askeri bir güç ve bu gücü denizaşırı bölgelere taşıyabilecek stratejik lojistik yeteneğe sahip askeri kapasite, güçlü bir endüstriyel kapasite ve bu kapasiteyle ileri teknoloji üretme ve kullanmada küresel üstünlük sahibi olmak gereklidir. Siyasi unsurlar tüm kurumlarıyla güçlü devlet yapısı, deneyimli ve etkin diplomatik kapasite ile bu kapasiteyi uluslararası platformlarda etkin kullanabilme yeteneği ve gerektiğinde siyasi ve askeri koalisyonları kendi inisiyatifiyle oluşturabilme yeteneğini içerir. Kültürel anlamda küresel üstünlüğe sahip olmak ve bu kapsamda yumuşak güç unsurlarını etkili kullanabilmek de küresel güç sayılmanın koşullarındandır (Eslen, 2017: 29-30).

Söz konusu ölçütlere göre küresel güç olmadığı halde küresel jeopolitik hedefler belirleyen ve buna uygun bir jeostrateji tespit eden bir devletin söz konusu jeostratejiyi uygulayacak gücü olmadığı için normal koşullarda başarılı olması olanaklı değildir. Bu çerçevede örneğin orta büyüklükte bir gücün sahip olduğu askeri ve ekonomik güçle dünyanın her bölgesinde ve sürekli asker bulundurması olanaklı ve sürdürülebilir olmayacaktır.

Mevcut uluslararası sistemde coğrafi konumu, ekonomik gücü ve askeri gücünün küresel erişimi ile diğer unsurlar dahil küresel güç kriterlerini karşılamaya en yakın devlet ABD’dir. Dolayısıyla küresel bir jeostrateji formüle ederek hayata geçirebilen bir örnek olarak ABD jeostratejisi ele alınabilir.

ABD’nin Soğuk Savaş sonrası jeostratejisi, bu ülkenin küresel üstünlüğü fikrine dayanmaktadır. 1990’lı yılların başında Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte mücadele alanına dönüşen Avrasya’ya öncelik veren bir jeostrateji formüle eden ABD, Avrasya’yı küresel üstünlük mücadelesinin gerçekleştiği büyük satranç tahtası olarak tanımlayan Brzezinki’nin formüle ettiği yolu izlemiştir (Brzezinski, 1997: XIV). ABD bu şekilde dünya siyasetindeki süper güç konumunu sürdürmek için Avrasya’ya odaklanan bir jeostrateji geliştirmiştir. ABD bu stratejiyle dünyanın en gelişmiş ve ekonomik olarak üretken üç bölgesinden ikisini kontrol etmeyi hedeflemiştir (Brzezinski, 1997: 31). ABD’nin 1990’lardan itibaren izlediği dış politikası bu jeostratejik vizyonu yansıtmıştır.

Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından ABD’nin, NATO’nun Doğu ve Orta Avrupa’ya genişlemesinde öncü rol üstlenmesi, böylece Rusya’yı kontrol altına almak için Avrasya’ya nüfuz etme hedefiyle çevrelemesi bu jeostratejinin hayata geçmiş halidir. 11 Eylül 2001’den sonra jeopolitik dönüşmeye başlarken, ABD jeostratejisi, Afganistan müdahalesiyle ve daha sonra 2003’te Irak müdahalesi ve Geniş Orta Doğu girişimiyle Avrasya jeopolitiğine odaklanmaya devam etmiş, ancak Avrasya’da Rusya, Asya-Pasifik’te Çin ve Orta Doğu’da İran gibi bölgesel rakiplerini engellemeyi başaramamıştır. Günümüzde Asya-Pasifik’in jeostratejik öneminin öne çıkmasıyla birlikte artık ABD jeostratejisi Asya-Pasifik, Avrupa ve Büyük Ortadoğu olmak üzere üç ayrı coğrafi bölgede dengeleri lehine çevirmek üzere formüle edilmektedir (Eslen, 2017: 43). Bu şekilde dünyanın farklı coğrafi bölgelerinde aynı anda kontrolü sağlamak üzere formüle edilebilen ya da uluslararası sistemde ortaya çıkan her sorun ve/veya tehditle bizatihi ilgili hale gelen jeostratejiler küresel olarak tanımlanabilir.

Bu bağlamda Avrupa Birliği’ne (AB) de bakılabilir. Bölgesel bir oluşum olan AB özellikle Soğuk Savaş sonrası dönemde ABD yanında yeni ve etkili bir küresel aktör olarak ortaya çıkma yönünde ilerlemiştir. AB’nin genişleme süreci bu bağlamda bir adım olarak okunabilir. Yine de AB’nin küresel bir aktör olarak küresel bir strateji ortaya koyması zaman almıştır. Bu çerçevede önemli adımlar 1992’de  Ortak Güvenlik ve Dış Politika (ODGP)’nın kabul edilerek, kurumları ile araçlarının geliştirilmesi ve 2003 yılında Avrupa Güvenlik Stratejisi’nin yayınlanmasıdır. Bölge dışı tehditler ve ilişkileri de içermekle birlikte bu stratejide bakış Avrupa kıtasına yönelik olmaya devam etmiştir. Fakat 2016’da kabul edilen ve mevcut stratejinin yerini alan Avrupa Birliği Dış ve Güvenlik Politikası için Küresel Stratejisi, başlığından da anlaşılacağı üzere AB’yi küresel bir aktör olarak tanımlayarak hazırlanmıştır. Dönemin AB Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini’nin de ifade ettiği gibi bu küresel stratejiyle AB hem jeostratejik konumunu küresel güç olarak tanımlamıştır, hem de bölgeyle sınırlı kalmadan uluslararası barış ve güvenliğe doğrudan katkıda bulunarak küresel bir jeostrateji izleyeceğini ortaya koymuştur (Mogherini, 2019). Küresel stratejinin uygulanması ve sonuçları AB’nin küresel bir güç olarak tanımlanıp tanımlanamayacağı konusundaki tartışmaların ne yönde sonlanacağını da gösterebilecektir.

Tartışma Soruları

  • Küresel güç nedir, tanımlayınız.
  • Küresel bir jeostratejinin özellikleri nelerdir?
  • ABD ile AB’nin küresel güçler olarak konumlarını ve jeostratejilerini karşılaştırarak tartışınız.

Kaynaklar ve Ek Okumalar

  • Federica Mogherini, From Vision to Action: The EU Global Strategy in Practice – Three Years on, Looking Forward. (Erişim Tarihi 27.11.2021).
  • M. P. Noonan, “American Geostrategy in a Disordered World”, Orbis, 59(4), 2015, 600–612.
  • Nejat Eslen, Küresel Güç Mücadelesi: 21. Yüzyılda Jeostrateji, İstanbul, IQ Yayıncılık, 2017.
  • Zbigniew Brzezinski, The Grand Chessboard: American Primacy and Its Geostrategic Imperatives, New York, Basic Books, 1997.
Bu İçeriği Paylaşın

Ders İçeriği

2024 © Global Academy. Tüm hakları saklıdır. Secopedia’da yayımlanan çalışmalarda ifade edilen görüşler yalnızca katkı verenlere aittir ve portal editörleri, yayın kurulu, Global Academy veya UİK tarafından onaylandığı anlamına gelmez.
© Global Academy. All rights reserved. Opinions expressed in works published by Secopedia belong to the contributors and do not imply endorsement by the Global Academy, IRCT, Editorial Board, or the Editors.
2024 © Global Academy. Tüm hakları saklıdır. Designed and developed by brain.work