Dünyanın hızla değişen iklimi ve aşırı hava olaylarındaki artış, on yıllardır insani felaketlere, bölgesel gerginliklere ve şiddete yol açabilen çevresel güvenlik konularıyla da ilgilenmekte olan NATO’nun çevresel güvenlik ve çevrenin korunması alanındaki çalışmalarını hızlandırmasına yol açmıştır. Bu çerçevede, NATO spesifik olarak üyelerine afet yardımı desteği sağlamakta, enerji kaynaklarını etkileyen çevresel faktörler de dahil olmak üzere askeri faaliyetler ve genel olarak güvenlik için çevresel risklere odaklanmakta ve yenilikçi teknolojiler yoluyla üye ülkelerin ordularında enerji verimliliğini artırmanın yollarını aramaktadır.
NATO ilk olarak 1969 yılında hava ve gürültü kirliliği ile mücadele, gelişmiş sağlık hizmetleri sağlanması ve tehlikeli atıkların bertaraf edilmesi gibi konulara odaklanan çalışmaları yöneten Modern Toplumun Zorlukları Komitesi’ni (Committee on the Challenges of Modern Society – CCMS) kurarak çevresel sorunlara karşı çalışmalarını başlatmıştır.
2003 yılında ise NATO Askeri Komitesi “Çevrenin Korunması için NATO Askeri Prensipleri ve Politikaları” konulu kapsayıcı bir politika belgesini kabul etmiştir. Bu belge 2011 yılında güncellenmiştir. 2006 yılında NATO’nun Bilim Komitesi CCMS ile birleşerek “Barış ve Güvenlik için Bilim” (Science for Peace and Security – SPS) Programını oluşturmuş ve su yönetimi ve doğal felaketlerin önlenmesi gibi çevresel güvenlik konuları ve enerji güvenliği de dahil olmak üzere ortaya çıkan güvenlik sorunlarıyla ilgili çalışmalara destek vermiştir.
Bunun yanı sıra, 2012 yılında, çevre konuları da dâhil olmak üzere çeşitli alanlarda bilimsel araştırmaları teşvik etmek ve yürütmek amacıyla NATO Bilim ve Teknoloji Örgütü’nü (NATO’s Science and Technology Organization-STO) kurmuştur. STO halen çevresel konularla ilgili bilimsel araştırmaları teşvik etmekte ve yürütmektedir. 2014’teki Galler Zirvesi’nde ise NATO Liderleri NATO’nun “askeri güçlerinin enerji verimliliğini önemli ölçüde arttırmak için çalışmaya devam edeceğini” beyan ederek, bu amaçla çok sayıda öneri içeren Yeşil Savunma Çerçevesi’ni kabul etmişlerdir.
2021 yılında ise NATO, iklim değişikliği ile ilgili hususları NATO’nun siyasi ve askeri gündemine dahil etmek üzere bir İklim Değişikliği ve Güvenlik Eylem Planı kabul etmiştir. Plan, iklim değişikliğinin güvenlik üzerindeki etkisi konusunda müttefik ülkelerin farkındalığını artıracak önlemleri kapsayan bir yaklaşım sunmaktadır. Bir yandan caydırıcılık ve savunma duruşu sağlarken, diğer yandan net uyum ve iklim değişikliğinin etkilerini hafifletme önlemleri ile güçlendirilmiş sosyal yardımın ana hatlarını çizmektedir.
Kasım 2021’de Birleşik Krallık’ın Glasgow kentinde düzenlenen 26. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Taraflar Konferansı’nın (COP26) bir yan etkinliğinde düzenlenen üst düzey yuvarlak masa toplantısına katılan NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, yeni NATO İklim Değişikliği ve Güvenlik Eylem Planı’nın ana odağının farkındalık, azaltım ve uyum olduğunu açıklamıştır. NATO’nun 2022 Stratejik Konseptinde ise, iklim değişikliğinden çağın belirleyici sorunu olarak bahsedilmektedir. Stratejik Konsept, iklim değişikliğinin güvenlik üzerindeki etkilerini anlama ve bunlara uyum sağlama konusunda NATO’nun lider uluslararası örgüt olması gerektiğini de belirtmektedir.
Son olarak, Vilnius’ta düzenlenen 2023 NATO Zirvesi’nde Müttefikler Kanada’nın Montreal kentinde bir NATO İklim Değişikliği ve Güvenlik Mükemmeliyet Merkezi kurulması konusunda anlaşmaya varmışlardır. NATO Vilnius Zirvesi’nde ayrıca ilkim değişikliğiyle ilişkili üç önemli rapor da yayınlamıştır. (1) İttifak’ın 2023 İklim Değişikliği ve Güvenlik Etki Değerlendirmesi; (2) Müttefiklerin iklim değişikliğine uyum sağlama çabalarından örnekler sunan İyi Uygulamalar Özeti; ve (3) NATO’nun bir kuruluş olarak tesislerinden kaynaklanan emisyonları hesaplamak için kılavuz ve araçlar sağlayan Sera Gazı Emisyonları Haritalama ve Analitik Metodolojisi.
NATO ayrıca iklim değişikliği konusunda farkındalığın artırılması ile ilgili olarak yıllık İklim Değişikliği ve Güvenlik Etki Değerlendirmesi yapmaktadır. Bu değerlendirme iklim değişikliğinin NATO’nun stratejik ortamı ve varlıkları, tesisleri, misyonları ile operasyonları üzerindeki etkisini analiz etmektedir. Bunun yanı sıra, NATO Kadın, Barış ve Güvenlik Politikası bağlamında toplumsal cinsiyet perspektifleri de dahil olmak üzere iklim değişikliğinin güvenlik üzerindeki etkilerine ilişkin araştırmaları da desteklemektedir.
NATO çevresel güvenlik konusunda özel olarak uluslararası iş birliği içerisinde hareket etmenin önemini vurgulamaktadır. Bu çerçevede, NATO dört hassas bölgede (Güneydoğu Avrupa, Doğu Avrupa, Güney Kafkasya ve Orta Asya) güvenliği tehdit eden çevre sorunlarını ele almak için faaliyetlerinin koordinasyonunu geliştirmek amacıyla uluslararası kuruluşlarla iş birliği yapmaya yönelmiştir. Bu kuruluşlar arasında Avrupa Birliği (AB), Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Orta ve Doğu Avrupa için Bölgesel Çevre Merkezi (REC), Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu (UNECE) ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) bulunmaktadır.
Sonuç olarak, NATO uzun yıllardır çevre ile ilgili konuları bir güvenlik sorunu olarak değerlendirmekte ve uluslararası sistemin koşulları ve gelişmelere göre, ilgi alanı ve kurumlarını şekillendirmektedir. NATO’nun iklim değişikliği gibi çevre sorunlarına yönelik uyumunun 1990’lı yıllardan itibaren yoğunlaşmaya başladığı, 2000’li yıllarda iyice artırdığı ve kurumsal ve politika uyumunu sağlamak amacıyla çalışmalar yürüttüğü görülmektedir. 2022 Madrid ve 2023 Vilnus Zirvelerinde iklim değişikliği ile ilgili ortaya konan çıktılar, NATO’nun iklim değişikliği ve çevresel güvenliğe uyum sağlama konusunda önemli bir uluslararası aktöre dönüşmekte olduğunu göstermektedir.