İklimdeki değişiklikler tarih boyunca insanları ve onların ekonomik koşullarını etkilemiştir ve gelecekte de etkilemeye devam edecektir. Bu durum aşırı hava koşulları, deniz seviyesindeki yükselme ve sel baskınları, zarar gören ekosistemler ve finansal istikrarsızlık gibi faktörlerin bir araya gelmesinden kaynaklanmaktadır. İklim değişikliği, küresel ısınma, kuraklık, seller gibi çevre olaylarının farklı referans nesneleri üzerindeki etkileri, günümüzde yoksulluk kalkınma, refah, istikrar ve güvenlik gibi konular arasında karşılıklı bir ilişkinin varlığını kaçınılmaz kılmıştır. Sağlıklı bir çevre olmadan güvenliğin mümkün olmadığı, ekonomik iş birliği olmadan refahın mümkün olmadığı tartışmalarının varlığı ve kabulü buna örnek olarak gösterilebilir.
Bugün için artık iklim değişikliğinin farklı boyut ve şiddette doğrudan ve dolaylı şekillerde devletlerin ekonomilerini etkileyen bir mesele haline dönüşmüş olduğunu söylemek mümkündür. Aşırı hava olayları nedeniyle altyapının zarar görmesi, değişen hava koşulları nedeniyle tarımsal verimliliğin düşmesi, sıcaklığa bağlı hastalıklar nedeniyle artan sağlık masrafları, aşırı sıcaklarda işgücü verimliliğinin azalması veya hava koşullarıyla ilgili olaylar nedeniyle küresel tedarik zincirlerinde aksamalar iklim değişikliğinin doğrudan ve dolaylı şekilde ekonomik düzene etkilerine örnek oluşturmaktadır. İklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı uyum ve mücadele süreçlerinde başvurulan mekanizmalar da bir çevresel güvenlik meselesi olan iklim değişikliğini ekonomik güvenliğin parçası haline getirmektedir.
Günümüzde iklim değişikliği etkilerini azaltma ve uyum çalışmalarının güçlendirilmesi daha hızlı enerji dönüşümü ve bunun için de daha fazla mali yatırım gerektirmektedir. Temiz enerji kaynaklarına geçiş, sürdürülebilir altyapının geliştirilmesi ve sera gazı emisyonlarını azaltmaya yönelik politikaların uygulanmasını içeren bu yatırımlar maliyetli olmakla birlikte uzun vadeli ekonomik sürdürülebilirlik için önem taşımaktadırlar. IPCC’nin 2023 yılında yayımlanan 6. Değerlendirme Raporu’na göre, küresel toplam net ekonomik zararlar ve uyum maliyetleri için öngörülen tahminler genellikle küresel ısınma seviyesiyle birlikte artmaktadır. Örneğin, Dell vd. (2011), sıcaklığın gelir üzerindeki etkilerini belirlemek için ülkelerdeki tarihsel sıcaklık dalgalanmalarına bakmışlardır. Çalışmaları sonucunda yüksek sıcaklıkların büyüme üzerinde önemli negatif etkisi olduğunu, fakat bunun sadece yoksul ülkelerde görüldüğünü bulmuşlardır. Spesifik olarak, yoksul ülkelerde sıcaklıktaki 1 derecelik artışın, o yılki ekonomik büyüme oranını yaklaşık yüzde 1,3 düşürdüğünü bulmuşlardır. Ekonomik büyümedeki azalma da bireylerin ve toplumların geleceğini doğrudan etkileyen uzun vadeli bir güvenlik meselesidir. Böylece bu çalışmalarla bir güvenlik meselesi haline dönüşen çevre sorunları ile ekonomik düzen arasındaki ilişki açıkça ortaya koyulmuştur.
Diğer yandan, iklim değişikliğinin devletler üzerindeki ekonomik etkileri gözle görülebilir bir düzeye ulaşmıştır. Örneğin, 2017 yılında ABD’de Teksas Eyaletini vuran Harvey Kasırgası’ndan kaynaklanan tahmini zarar 125 milyar ABD Doları oldu. Sandy Kasırgası ise 2012 yılında yaklaşık 71 milyar ABD Doları zarara yol açmıştı. Eurostat’a göre AB, iklim değişikliğiyle ilgili olaylar nedeniyle on yılda yaklaşık 145 milyar Avro kaybetmiştir. Bu çerçevede, Swiss Re Enstitüsü, iklim değişikliğinin etkilerini hafifletmek için herhangi bir adım atılmaması halinde, küresel ekonominin 2050 yılına kadar küresel GSYH’sının %18’ini kaybedebileceği uyarısında bulunmaktadır. Bazı önlemlerin alınması halinde bu rakamın %11-14 aralığına düşeceği, 2015 Paris Anlaşması hedeflerine ulaşılması halinde ise %4’e kadar gerileyebileceği tahmin edilmektedir. Dolayısıyla, iklim değişikliğinin etkilerinin daha sık ve yoğun yaşanacağını düşünecek olursak, iklim değişikliği devletlerin ekonomik büyüme hedeflerini zorlaştıran önemli bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır.
İklim değişikliğinin ekonomi ve enerji gibi farklı sektörlere olumsuz etkileriyle mücadele etmek ve uyum sağlamak için çeşitli çalışmalar ortaya çıkmıştır. Örneğin, bugün her ülke, arazi, planlama, altyapı, yatırım, teknoloji, istihdam ve sosyal adalet üzerindeki geniş kapsamlı sonuçları ve talepleriyle birlikte sıfır karbonlu bir ekonomiye geçişi de kapsayan, yeşil dönüşümü hayata geçirme gerçeğiyle karşı karşıyadır. Bu uyum çalışmaları kapsamında ortaya çıkan yeşil dönüşüm, yenilenebilir enerji, enerji verimliliği, sürdürülebilir tarım ve çevrenin korunması ile ilgili sektörlerde yeni istihdam alanlarının yaratılmasına yol açabilmektedir.
Bunun yanı sıra, yeni endüstrilerin ve teknolojilerin gelişmesine yol açarak ekonomik büyümeyi de destekleyebilmektedir. Sonuç olarak, yeşil dönüşümün istihdam yaratma, yenilikçilik, kaynak verimliliği ve uzun vadeli ekonomik istikrarın artırılması gibi bir dizi ekonomik etkisinin olacağı öngörülmektedir. Buna ek olarak, dönüşümü destekleyici politikalar karbon vergileri veya üst sınır ve ticaret sistemleri gibi karbon fiyatlandırma mekanizmaları, yüksek emisyonlu endüstrilerin karlılığını etkileyecektir. Öte yandan, destekleyici politikalar yeşil inovasyon ve yatırım için teşvikler yaratacaktır.
Özetle, iklim değişikliği sadece bir çevre sorunu değildir. İklim değişikliğinin artan etkisiyle birlikte, devletlerde ve insanlarda yarattığı zararlar bir ekonomik güvenlik meselesi olarak karşımıza çıkmaktadır. İklim değişikliğinin olumsuz etkileri devletlerin alt yapılarında yıkıcı etkilere neden olurken, ekonomik zararı da beraberinde getirmektedir. Diğer yandan, iklim değişikliğine uyum çalışmaları da öncelikle bir dönüşümü beraberinde getirdiği için kısa vadede ekonomiye yük oluşturmakla birlikte, uzun vadede ek istihdam ve sürdürülebilirlik gibi gelişmeleri de beraberinde getirmektedir.