Barış Koruma (Peacekeeping), Birleşmiş Milletler (BM) kadar eski bir olgudur. İlk kez 1948 yılında, İsrail devletinin kuruluşu sırasında silahsız askeri ve sivil personelden oluşan bir BM gücü “Ateşkes Gözlem Gücü” adıyla Ortadoğu’ya yerleştirilmiştir. Barış koruma esasında BM ‘barış operasyonları’ genel çerçevesi içindeki boyutlardan sadece birisi olmasına rağmen ikisinin aynı şey olduğu yanılgısına sık düşülmektedir. Barış operasyonları, barışı koruma ile birlikte barışa zorlama (peace enforcement), barış yapma (peacemaking), önleyici diplomasi (preventive diplomacy) ve barış inşasını (peacebuilding) içermektedir. Bunlardan her birisinin çatışmadaki konumları ve işlevleri farklılaşmaktadır. Örneğin barış inşası çatışma sona erdikten sonra, önleyici diplomasi çatışma ortaya çıkmadan önce görev alırken barış koruma çatışma çıktıktan sonra devreye giren bir misyondur.
Barış Koruma BM Antlaşmasında yer almayan bir kavramdır. Bu nedenle, BM Antlaşmasının barış koruma operasyonlarına izin verip vermediği ya da veriyorsa bunun hangi maddelere dayandığı uzun süre tartışma konusu olmuştur. Hatta söz konusu tartışma dolayısıyla ikinci BM Genel Sekreteri Dag Hammarskjöld “barış koruma BM Antlaşmasının 6.5’ncu maddesine dayanmaktadır” şeklinde, barış korumayı anlaşmazlıkların barışçı yollarla çözümüne dair VI. ve zorlayıcı önlemlere dair VII. bölümleri arasına yerleştirerek açıklamasına neden olmuştur. Hammarskjöld’ün bu açıklamasının nedeni, esasen söz konusu maddelerin BM’nin belirli koşullarda çatışma bölgelerine personel yerleştirmesine olanak sağlıyor olmasıdır. Bu kapsamda BM Antlaşmasının VI. Bölümünde herhangi bir uyuşmazlıkta tarafların görüşme, soruşturma, arabuluculuk, uzlaşma, hakemlik ve yargısal çözüm yolları ile bölgesel örgüt ya da antlaşmalara başvurması veya kendi seçecekleri yollarla çözüme ulaşmaları öngörülmektedir (BM Antlaşması Madde 33). Bu madde BM’nin birliklerini, bir uzlaşma sağlanana kadar taraflar arasında şiddetin yeniden baş göstermesini önlemek üzere tarafsız gözlemciler olarak yerleştirme olanağı sağlamaktadır. Fakat fiziki olarak silahlı birlik yerleştirmek, VII. Maddede yer alan silahlı kuvvet kullanımını içeren yöntemlerle aradaki sınırı bulanıklaştırdığından 6.5’ncu maddeye işaret etmek gereği duyulmuştur.
Bu muğlaklığa rağmen BM Barış Koruma, sınırları belirlenmiş ve kavramın içeriğini netleştiren ilkelere dayanmaktadır. Bu ilkeler tarafsızlık, meşru müdafaa dışında kuvvet kullanmama ve rızaya dayanma şeklinde sıralanmaktadır. Barış koruma operasyonlarının rızaya dayanması gereklidir, çünkü bu aynı zamanda barış korumanın tarafsızlığını da sağlayan temeldir. Tarafların rızası olmadan hayata geçecek bir barış koruma misyonu taraf haline gelme tehlikesini taşır. Tarafsızlık barış korumanın pasif olduğu anlamına gelmemektedir, zira barış koruma çatışmanın taraflarına karşı tarafsız olmakla birlikte üstlendiği misyonu yerine getirmek konusunda kararlı ve aktiftir. Barışı koruma hedefinin aksi yönde hareket eden, uluslararası ilkeleri ihlal edenler görmezden gelinmez.
Barış koruma güçleri meşru müdafaa dışındaki hallerde kuvvet kullanma yetkisine sahip değildir. Fakat Soğuk Savaş sonrası dönemde, özellikle de Bosna-Hersek’te ve Ruanda’da yaşanan etnik temizlik ve soykırımların ardından, geleneksel barış koruma kavramının, barışı korumada yetersiz kaldığı gerçeğiyle, kuvvet kullanmama ilkesi esnetilmiştir. BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın başlattığı, BM barış korumanın ilkeleri ve operasyonlarının gözden geçirilme süreci sonunda ortaya çıkan Brahimi Raporunda (BM Barış Operasyonları Paneli Raporu) ortaya koyulan barış koruma operasyonlarının etkili olabilmesi için açık, güvenilir ve gerçekleştirilebilir yetkilerle donatılması gereği söz konusu esnetmenin temelini sağlamıştır. Bu şekilde, BM Güvenlik Konseyi‘nin yetkilendirmesi ve ev sahibi ülkenin ve/veya çatışmanın taraflarının rızası ile barış koruma misyonunda taktik düzeyde kuvvet kullanılması söz konusu olmaktadır. Güvenlik Konseyi, belirli ve gerekli durumlarda barış koruma misyonuna, siyasal süreci aksatma girişimlerini caydırmak, sivilleri yakın fiziksel saldırı tehdidinden korumak ve ulusal mercilere hukuk ve düzeni korumada destek olmak üzere gerekli tüm araçları kullanma yetkisi verebilmektedir. Barış koruma bu kapsamda bir başka barış destekleme olgusu olan barışa zorlama (peace enforcement) ile karıştırılabilmekte ya da artık aralarında bir fark kalmadığına dair eleştirilmektedir. Fakat BM Antlaşmasının VII. Bölümüne dayanan barışa zorlama misyonlarının barış koruma gibi tarafların rızasına ihtiyacı olmadığı gibi, yetkileri de taktik düzeyde kuvvet kullanma ile sınırlı değildir, barışa zorlama stratejik, hatta uluslararası düzeyde kuvvet kullanma yetkisini içerir.
Barış koruma BM’nin en önemli ayaklarından birisini oluşturmakla birlikte BM’nin ana temsil, politika yapma ve tartışma organı olan Genel Kurul’la ancak dolaylı olarak ilişkilidir. Bu ilişki büyük oranda barış operasyonlarının finanse edilmesi bağlamındadır. Bu kapsamda Genel Kurul, 1965’te kurulmuş olan Barış Koruma Özel Komitesi aracılığıyla barış koruma operasyonlarını izleme ve denetleme görevini yerine getirmektedir. Büyük oranda barış koruma operasyonlarını finanse etmiş ve etmekte olan 147 üye ülkeden oluşan Komitede, Avrupa Birliği, Afrika Birliği, İslam İşbirliği Örgütü, Uluslararası Kızılhaç Örgütü ile Uluslararası Kriminal Polis Örgütü (INTERPOL) gibi uluslararası örgütler de gözlemci olarak yer almaktadır. BM Antlaşmasında uluslararası barış ve güvenliğin sağlanmasına dair konularda sorumluluk ve yetki Güvenlik Konseyi’ne verildiğinden, Genel Kurul’un rolü genel kapsamda kısıtlıdır. Bu çerçevede “barış için birleşme” seçeneğinin hayata geçirilmesi bir istisna yaratabilir. İlk kez 1950 Kore Savaşı sürecinde hayata geçirilen barış için birleşme kararı (General Assembly Resolution, No. 377, November 3, 1950), Genel Kurula, Güvenlik Konseyi veto hakkının kötüye kullanılması nedeniyle uluslararası barış ve güvenliğin korunmasıyla ilgili görevlerini yerine getiremezse, uluslararası barış ve güvenliği yeniden tesis etmek üzere üye devletlere, silahlı kuvvetlerin kullanılması da dahil olmak üzere uygun olan önlemleri tavsiye etmek üzere toplanma ve karar alma olanağı sağlar. Bu seçenek BM barış operasyonları kapsamında günümüze kadar on bir kez hayata geçirilmiş olmakla birlikte, bunlardan yalnızca bir tanesi barış koruma kapsamında olmuştur. Bu şekilde, 1956 Süveyş krizi sırasında BM Acil Gücünün (UNEF) kurulması ve bölgeye gönderilmesi Genel Kurulun barış için birleşme kararı kapsamındadır.
Soğuk Savaş sonrası dönemde geleneksel barış koruma kavramının içeriğinin genişlediği bir diğer alan barış koruma güçlerinin görevleriyle ilişkili olmuştur. Çatışan taraflar arasında izleme ve gözlem olarak başlayan klasik görev anlayışı, günümüzde çatışma sonrası barış inşasına destek olması amacıyla sivil görevleri öne çıkaracak şekilde evrilmiştir. Bu kapsamda BM barış koruma misyonu, çatışmanın özelliğine bağlı olarak; silahsızlandırma, terhis etme, eski savaşanları yeniden topluma entegre etme, güvenlik sektörü ve hukukun üstünlüğünü sağlamaya dair faaliyetler, insan haklarının korunması ve desteklenmesi, seçim desteği, devlet otoritesinin yeniden tesisi ve genişletilmesinin desteklenmesi ile sosyal ve ekonomik iyileşme ve gelişmenin sağlanması görevlerini yerine getirmek üzere yetkilendirilmektedir.
Soğuk Savaş sonrası dönemin güvenlik tehditlerini çok boyutlu hale getirmesi, barış korumanın içeriğinin çok boyutlu hale gelmesi yanında bölgesel ve/veya uluslararası örgütlerle iş birliği yapmasını da gerektirmiştir. Bu kapsamda Avrupa Birliği (AB), NATO, Afrika Birliği, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN), Arap Birliği gibi örgütler sayılabilir.
1948 yılından 2020’ye kadar toplam 71 barış koruma operasyonu gerçekleştirilmiştir (Peacekeeping Operations Fact Sheet, 2020). Bu operasyonlardan, 13 tanesi hala aktiftir. Ağırlıklı olarak Afrika’da olan aktif barış koruma operasyonları; MINURSO (Batı Sahara’da), MINUSCA (Orta Afrika Cumhuriyeti), MINUSMA (Mali), MONUSCO (Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde),UNAMID (Darfur/Sudan), UNISFA (Abyei/Sudan), UNMISS (Güney Sudan), UNDOF (Golan Tepeleri), UNFICYP (Kıbrıs), UNIFIL (Lübnan), Kosova (UNMIK), UNMOGIP (Hindistan-Pakistan) ve UNTSO’dur (Kudüs).
Daha Fazlası İçin:
Okuma Önerileri:
Kitap: Alex Bellamy, Paul Williams ve Stuart Griffin, Understanding Peacekeeping, Cambridge, Polity Press, 2004.
Doç. Dr. Fulya Aksu, İstanbul Altınbaş Üniversitesi Uluslararası İlişkiler öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Doktora derecesini 2011 yılında Ankara Üniversitesi’nden ‘Dış Politika ve Kimlik: İnşacı Perspektiften Türk Dış Politikasının Analizi’ başlıklı teziyle alan Aksu’nun akademik ilgi ve çalışma alanları, uluslararası ilişkiler teorileri, savaş ve güvenlik çalışmaları ile Türk dış politikasıdır. Doç. Dr. Aksu’nun bu alanlarda, aralarında ‘The Transatlantic Link in Turkey’s Middle Power Identity’, ‘İlkçağlardan Günümüze Haklı Savaş’, ‘Türkiye’de Güvenlik: Algı, Politika, Yapı’, ‘NATO’nun Stratejik Konseptleri’ başlıklı çalışmaları bulunan birçok yayını mevcuttur.